...

Eğitim Fakültesi

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığından Kültür Seminerleri-I
22/04/2014

(14 – 18 Nisan 2014)

 

Türkiye’nin aydın, sanatçı ve bilim insanlarını genç akademisyen ve bilim insanlarıyla buluşturan, onların Türk kültürünü yakından tanımalarına katkı sağlamayı hedefleyen, “Kültür Seminerleri-I” 14-18 Nisan 2014 tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığında Ankara’da gerçekleşti. Seminere farklı şehir ve üniversitelerden gelen yaklaşık 100 araştırma görevlisi, yüksek lisans ve doktora öğrencisi katıldı. Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof. Dr. Turan Karataş’ın açılış konuşmasıyla başlayan seminerde Mevlevilik, musiki ve tasavvuf kültüründen türkülere, edebiyat dergiciliği, mutfak kültürü ve mizahtan hat sanatına kadar birçok konuya değinildi. Seminerde ilgi çekici konulardan bir tanesi Mevlana ve onun mesnevisiyle ilgiliydi. Prof. Dr. Derya Örs, Mevlana ve Mevlevilikle ilgili bazı yanlış bilgilerin olduğuna değindi. Örneğin; “Gel, gel, ne olursan ol yine gel” diyerek başlayan ve Mevlana’ya ait olduğu söylenen sözlerin aslında Mevlana’ya ait olmadığını, onun hiçbir eserinde bu sözlerin geçmediğini ve “gel” diye bilinen kelimenin de aslında “vazgeç” anlamına geldiğini belirtmiştir. Aynı şekilde Mevlana’nın yedi öğüdü diye bilinen sözlerinin de olmadığını fakat o sözlerden çok daha güzel sözlerinin olduğunu söyledi.

Türk müziği ve özellikle de türkülere değinen bağlama sanatçısı ve halk müziği uzmanı Bayram Bilge Tokel, edebiyat sahasında halk şiiri-divan şiiri tartışmalarını hatırlatır biçimde müzik alanında da isimlendirme ve tanımlamada tartışmalar yaşandığına değinerek halk müziği-sanat müziği ayrımına rağmen hepsinin Türk müziği olduğunu belirtti. Ayrıca müziğin toplumumuzda çok önemli olduğunu ve çağdaşlaşmanın da müzikle yapıldığını söyledi. 

 “Masallar ve Destanlar” başlık konuşmasıyla dinleyicilerle buluşan Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, masalların her toplumun kültürel hayatının kırıntılarından oluştuğunu, evrensel bir boyut taşıdığını söyledi. Toplumların sözlü kültürlerinde ortak motifler bulunabileceğinden bahseden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Anadolu’da anlatılan bir masalın dünyanın çeşitli bölgelerinde de var olduğunu belirtti.

Seminerin 3. gününde gelen Prof. Dr. İskender Pala divan şiiri konusuna değindi. Ona göre divan şiirinin toplumdan uzak konuları işlemesi ve toplumu yansıtmaması bilgisi doğru değildir. Çünkü divan şiiri toplumsal konuların işlendiği ve günlük hayatta olup biten olayların da anlatıldığı şiirlerdir. Bunun yanında divan şiirinin tarihle ilgili olduğuna ve dönemin özelliklerini yansıttığına değinmiştir. Osmanlı tarihini bilmeyen birisi divan şiirini, divan şiirini çok iyi bilmeyen birisi de Osmanlı tarihini tam anlamıyla anlayamaz.

Türk mutfağına ve Türk mutfağının kültürümüzdeki yerine değinen Müjgan Üçer ise mutfağın kültürümüzle yakinen alakalı olduğunu ve medeniyetin üç eşiğinden birinin mutfak olduğunu belirtmiştir. Müjgan Üçer mutfak-kültür ilişkisini anlatmak için toplumda kullanılan bazı sözlere de yer vermiştir. Bunlar; “Ev sahibinin aşına değil kaşına bakılır.”, “Fırıncının küreği düzeldiği zaman arkadaki yumaklar bitermiş.”, “Sac düzen aldı hamur tükendi, ev düzen aldı ömür tükendi.” Bu ve buna benzer sözlerin insanların günlük yaşamı ve kültürleriyle birebir bağlantılı olduğunu belirtmiştir.

Kültür seminerleri sayesinde genç bilim insanları Türk kültürünün güzelliklerini ve bilinmeyen yönlerini öğrenme fırsatı bulmuştur. Bu seminerle kültürümüzün hemen hemen her alanda var olduğunu ve ummadığımız bir alanın bile kültür ile iç içe yer aldığı öğrenilmiş oldu.

 

 

                                                                                                 Arş. Gör. Ahmet DURMAZ

                                                                                         Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi

                                                                                                           Eğitim Fakültesi